Amerika kıtasında ilk önce sizlere Doğu tarafından söz etmek istiyorum. New York, Orlando ve Miami sizlerle,
New York için söylenecek fazla birşey yok herhalde, akşam şehri gezerken muhteşem bir ışık şöleni ile adeta büyüleniyorsunuz.
Orlando’ya gitme sebebiniz harika oyun parklarında çılgınca eğlenmeniz olacaktır. Disneyland – Magic Kingdom, Epcot, Universal Studios şahane, Fransa’da Euro Disney ile de karşılaştırma yapma şansına varacaksınız 🙂
Miami, bugüne kadar gezdiğim yerler arasında çok beğendiğim, elit bulduğum bir yer oldu. Denize mutlaka girin ki aklınızda kalmasın, gece hayatı da oldukça keyifli. Miami’yi baştan sona gezebilmenizi sağlayan elektrikli hava treni de super, hem de şoförsüz 🙂
Batı tarafında ise Los Angeles, San Diego, Las Vegas ve San Francisco’dan sizlere bahsetmek istiyorum. California eyaleti gerçekten de çok güzel 🙂
Yaklaşık 14 saatlik bir uçuştan sonra Los Angeles’a varış anında eğer hala biraz enerjiniz varsa hemen Santa Monica’ya gitmelisiniz. Sokak sanatçılarının gösterileriyle dolu ışıl ışıl Santa Monica’da bulunan şık kafelerde bir şeyler içerek yorgunluğunuzu atabilir, akşam yemeğinizi bu güzel yerde bulunan restoranlardan birinde alabilirsiniz.
LA’de Hollywood Bulvarını göreceksiniz, burada Oscar törenlerinin yapıldığı Kodak tiyatrosu, ünlü filmlerin galalarının yapıldığı Çin tiyatrosu, sinema ve müzik sanatçılarının el ve ayak izleri, ayrıca Şöhretler Yolu göreceğiniz yerler arasında. Daha sonra ünlü Sunset Strip yolu üzerinden Beverly Hills’e geçebilirsiniz. Burada Los Angeles’in zenginlerinin evlerinin arasından geçip Beverly Hills’in meşhur sembolünün önünde kısa bir fotoğraf molası vermek iyi fikir. Daha sonra ’’Pretty Woman’’ filminin çekildiği dünyanın en lüks mağazalarının yer aldığı meşhur Rodeo Drive’da kısa bir yürüyüş yapıp iyice yorulmanızı tavsiye ediyorum. Benim seyahat mottom: ayaklarına kara sular inene kadar yorul, yürü ve şehri keşfet…







Los Angeles’da olup Universal Studios’a gitmeden asla olmaz, ama eğer daha önceden Florida / Orlando’da gittiyseniz aslında neredeyse birebir aynı 🙂
Parkta eğlenip yorucu bir gün geçirdikten sonra doğrudan otele dinlenmeye gidin çünkü ertesi gün San Diego’ya gideceksiniz.
Amerika’nın en güzel 5 kentinden biri olan şehirde, Amerika’nın en büyük, en düzenli parkı unvanına sahip; içerisinde onlarca müze, botanik bahçeleri, tarihi sanat merkezleri ve tiyatroların bulunduğu Balboa Park’ına gitmelisiniz. Burada sanatçıların kendi eserlerini sergilediği İspanyol köyü, botanik bahçeleri ve sayısız mimari eserler başlıca görülecek yerlerdir. Ayrıca deniz aslanları yani fokları da San Diego’da görme imkanınız olacak.
Artık LA’den ve San Diego’dan ayrılma vakti ve sıra geldi, büyüleyici bir yere: Las Vegas…
Las Vegas sokaklarında gezerken gözleriniz adeta kamaşacak ve hangi otelin içine gireceğinizi bilemeyeceksiniz. Benim önerim 2 gün ayırarak bütün otelleri gezmeniz, biz öyle yaptık ancak bacaklarımızı 2 günün sonunda hissetmiyorduk, aslında diğer ülkelerde şehirleri gezerken de aynı km yürüyüşlerini yapmıştık ancak Las Vegas’da otellerin içinde o kadar çok ayrıntı var ki, oradan oraya koşarken adeta çok daha fazla yoruluyorsunuz. Gece hayatı ve kumarhaneleri de oldukça renkli ve her otelin içinde yer alan devasa kumarhaneleri gördükçe büyüleneceksiniz.
Las Vegas otellerini bitirdiniz, şimdi sıra Red Rocks Canyon’a gitmek 🙂 İsterseniz büyük kanyona gidip helikopter turuna da katılabilirsiniz ancak baya pahalı bir tur o yüzden klasik kanyon turu ile idare edebilirsiniz 🙂
California eyaletinde yola devam, Las Vegas havalimanına gittiniz ve San Francisco’ya doğru uçakla yola çıktınız, yaklaşık 1.5 saat sonra müthiş bir yere vardınız…
San Francisco yolları, şarkıları (if you going to San F…, you will meet some gentle people there…) Golden Gate Bridge ve cable car’ları ile süper bir yer. Herkes son derece güleryüzlü hatta sürekli gülmeniz gerektiğini bile sokaklarda size hatırlatıyorlar. Muir Woods ve Silicon Valley de burada 🙂
San Francisco’ya yaklaşık 45 dakika mesafede bulunan ve ünlü Dev Sekoya ağaçları ile kaplı Muirwoods Milli Parkı’na gitmeyi sakın unutmayın. Burada yapacağınız enfes bir sabah yürüyüşünün ardından, 20 dakikalık bir otobüs yolculuğu ile çok şirin bir kasaba olan Sausalito’ya gidebilirsiniz. Kordon boyunda yürüyüş yaparken birbirinden güzel evleri göreceksiniz. Ardından tekne ile San Francisco’ya geri dönerken bir zamanlar dünyanın kaçılması imkansız tek hapishanesi olarak bilinen Alkatraz’ı fotoğraflama şansını bulacaksınız. Aynı zamanda San Francisco şehrinin muhteşem manzarasına tanık olacaksınız.
Batı Amerika’da yapacağınız seyahati hiç unutamayacaksınız, yola devam…

















































































